Birleşik Arap
Emirlikleri Dışişleri Bakanı bin Zayed, Medine Müdafaası kahramanı olarak
bilinen Osmanlı Paşası Fahreddin Türkkan'ı 'hırsız' olarak niteleyen bir tweeti
paylaştı. Söz konusu twette "İşte Erdoğan'ın dedelerinin Müslüman
Araplarla ilişkisi buydu" ifadeleri yer aldı. Bu küstahça yaklaşım, bu olaylara ve tarihe şaşı bakış bu diş işleri
bakan bozuntusunun acze düştüğünün en somut göstergesidir. Bu zırva
tweetini ikinci kez paylaşması bu şahsın bir şeyleri kaşıma gayretinde ve
Türkiye üzerinden kendine bir rant edinme gayretinden başka bir şey değildir. Hele hele Türkiye’nin Filistinliler için her
şeyi ile kendini emperyalist ülkelere siper ettiği bu günlerde, ABD’nin hadsiz
açıklamaları, Yahudileri yine el üstünde tutma gayretlerinin cereyan ettiği bu
günlerde bu Arap dışişleri bakanın açıklamaları tam bir akıl tutulması
örneğidir. Türkiye İslam alemi
ülkelerine rehberlik ettiği, en üst perdeden İsrail ve ABD’ye meydan okuduğu şu
günlerde bu Arabın yaptığı akla ve mantığa hiç uymuyor. Türkiye bir yandan
ABD ve İsrail gibi emperyalist ruhlu ve terörist devlet tutumlarını şiddetle
eleştirdiği bu günlerde hey Arap bakan sen neyin peşindesin? Yoksa Türkiye’nin
lider tutumunu mu kıskandın hey hadsiz! Kendini bilmez garabet! İslam alemi hep
iç çekişme, güvensiz ilişkiler ve yayılımcı ülkelerin kaos senaryolarını
farkında olmadan harekete geçiren hey alıklar!
Arap küstah bakanın paylaşımda şu ifadeler yer aldı.
"1916 yılında Türk Fahri Paşa'nın Medinetü'l Münevvere halkının hakkına
girdiğini ve onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam'dan
İstanbul'a "Seferberlik" ilan ederek , Medine'deki el yazması
eserleri çaldığını biliyor muydunuz? İşte Erdoğan'ın dedelerinin Müslüman
Araplarla ilişkisi buydu." Bu gerçeklerden yoksun deli saçması fikirleri
sadece kendini bağlar dememiz mümkün değil! Buna iyi bir siyasi, ekonomik bir
tokat şart!
Bazı ülkelerin kimi had bilmez, tarih bilmez, diplomatik nezaket bilmez
yöneticileri Fahrettin paşaya gölge düşüremez. Ecdadımız 1000 yıl boyunca Kudüs'ü ve tüm
İslam coğrafyasını korumuştur ve korumaya da hala devam ediyor hey garabet
bakan!
Bugünlerde birilerinin büyük bühtanı ile
hatırladığımız bir başka destanımız da bizim Medine müdafaamızdır. Zalimlerin
safında yer almayı maharet sananların Medine müdafaasını ve onun büyük
kahramanı Fahrettin Paşa'yı hedef almaları boşuna değildir. Medine müdafaası
İslam'ın ve onun büyük Peygamberinin, adının, sembollerinin nasıl korunması
gerektiğini gösteren ibretlik bir hadisedir.
Fahrettin paşa
Medineyi müdafa etmek için 1916'da Medine'ye tayin edildi ve 1919'a kadar
korunmasını üstenmiştir. Ey bize bühtanda bulunan zavallı senin ceddin
neredeydi diye sormak lazım! Fahrettin Paşa'nın 2 yıl 7 ay süre ile müdafaa
ettiği Medine'de yaptığı işler, direniş takdire şayandır.
Ne adına? Şehit olmak adına.
Paşa, mukaddes emanetleri 2 bin kişilik koruma gücü ile İstanbul'a göndermiştir. İşgalci güçlerin eline
geçmesini, görkemli müzelerde sergi malzemesi haline dönüşmesini engellemiştir. Bu emanetler İstanbulTopkapı Müzesi'nde yani Müslümanların ellerinde.
Batıdaki o malum yerlerde akıbeti belli olmayan yerlere mi gitseydi!
Fahrettin Paşa Medine'nin tek
taşına el uzatmamış, adaletten uzaklaşmamış bir komutandır. Kutsal emanetler
ticari meta haline dönüştürmemiştir. Bugün de titizlikle korunmaya devam
edilmektedir. Batıya giden o emanetler acaba ne durumda? Onları geri almak için
çabanız, gayretiniz var mı? Yok. Kendi acziyetlerini, hatta ihanetlerini örtme
amacı olduğu açıkça ortadadır.
Bu münferit olayı genelleştirmek istemiyorum ama… Müslümanların
kardeşliğini sürdürmesi adına susuyorum ama…
Tarihten gelen bazı acı gerçekler var!
Araplar’ın Türklere ilk
ihaneti ticari ortak oldukları Göktürkler’e ait bilgileri Türklerin doğal
düşmanları olan Çinlilerle paylaşmalarıdır.
İpek yolu ticaretinde imtiyazlı bir konuma sahip olan Araplar, yine Göktürkler’e
ikinci ihanetlerini Sasani-Göktürk savaşı‘nda
Sasani ordusunda yer almaları ile pekiştirmişlerdir.
Emeviler’in yıkılması üzerine
normal seyrine ve hatta müttefiklik seviyesine dönen Türk Arap ilişkileri’nin
adeta dönüm noktası olan bu savaş esnasında da Arap ihanetleri devam etmiştir.
Siyasi nüfuzunu Abbasiler’e kaptıran ve türkler’e sürekli husumet besleyen arap
ordusundaki emevi kalıntıları ve emevi komutanları bu savaşta hem kendi
halklarına hem de müttefik olarak savaşa girdikleri Türkler’e ihanet etmişler,
Talas savaşında terkettikleri mevziler dolayısıyla Arap-Türk müttefikliğine
5000 kişinin katledilmesine sebep olmuşlardır.
Haçlı seferleri döneminde
Türkler’in ve İslamiyet’in
Bizans’ı tehdit edişi ve Anadolu’da ilerlemesi üzerine başlayan haçlı seferleri
de tarihte en bariz ve en hain Arap ihanetlerine sahne olmuştur.
İşte bu surette Araplar’ın Türkler’e karşı besledikleri milli ve ırki kin ve
garez, nihayet islamiyet’i yok etmek için ortaya atılmış olan Haçlıların en
büyük başarılarını temin ederek Antakya Haçlı Prensliği ile Kudüs Krallığı‘nın ve
sonuç olarak Suriye ile Filistin’deki Latin hakimiyetinin kuruluşunda başlıca etken
olmuştur.
Türkler’in efendiliğini bir türlü
kabullenemeyen ve buldukları her fırsatta milli kinlerini açığa çıkaran
araplar, islam’ın kutsal toprakları’nın ve halifeliğin yeni sahibi olan Osmanlı’ya
ihanet etmekte de gecikmemiş, yüzünü avrupa’ya dönmüş olan ve fetihler
yapan Osmanlı Suriye ve Mısır’da baş gösteren arap isyanları neticesinde Avrupa’da
giriştiği bu fetih harekatını uzun yıllar askıya almak zorunda bırakılmıştır.
Mostagonem savaşı; Osmanlı
dönemindeki arap ihaneti’nin en önemli vesikalarından biridir.
Kuzeybatı Afrika hakimiyeti için Osmanlı ve İspanya arasında cereyan eden bu
savaşta yerli halk ve Fas sultanı İspanya krallığı’nı desteklemişler, lakin Osmanlı
zaferi sonrası istemeyerek de olsa Osmanlı himayesine girmeyi kabullenmişlerdir
Osmanlı dönemi arap isyanları
17. ve 18. yüzyıllarda da devam etmiş, 17. yüzyılda kürtlerle birlik olan arap
aşiretleri Kilis ve Antep kentlerini yağmalamışlardır.
Emperyalist ülkelerin iştahını kabartan ve arap nüfusun çoğunlukta olduğu
petrol bölgelerinde İngiliz ajanları arap halkı’nın aklını çelmekte gecikmemiştir.Uufukta
görünen büyük savaşta bölgede Osmanlı’yı arkadan vuracak yegane müttefik
hazırdır
Kanal seferi‘nde, Filistin’de, Medine müdafaası‘nda
ve en nihayetinde Megiddo savaşı‘nda araplar
kendilerine yüklenen bu zorlu ihanet görevini başarı ile ifa etmişler
Çanakkale savaşında da bu
hainlerin düşmana verdikleri bilgiler yüzünden Anafartalar cephesindeki
çarpışmalar şiddetlendi ve binlerce Türk askeri şehit oldu.
Araplar’dan yana yazılan
tarih kabul etmez belki ama Nasır’ın, Kıbrıs’ta Türk katliamı yapan Yunan
Eoka’cılarına yaptığı yardımlar Henry Kissinger tarafından “diplomasi” adlı
eserinde dile getirilmiştir.
Bu arap kardeşlerimizin Osmanlı ve Türklere sırtından vurdukları
kaçıncı hançer sayamadım! Suriye’de Musul ve Kerkük’te Suriye’liler İnglizler ile işbirliği yapmıştı unutmadık
ama…
Müslümanların kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz hem de bile bile…
YORUMLAR